Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

İsmail Özdemir


DAVAYA İHANET

.


Her  topluluğun bir davası var. Doğru veya yanlış, Hak veya Batıl.Her topluluk güttükleri davanın HAKK olduğuna inanıyor ve kendisinden ayrılanları davaya ihanet etmekte suçluyor. Hatta mahkemelerde onbinlerce dava var. Davalılar var, davacılar var. Kim haklı, kim haksız? Bu davalarda verilen kararlar isabetli mi değil mi? Yüzde yüz doğru karar verilip verilmediği ancak ahirette hesap gününde belli olacak.Boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını almadıkça hesap tamamlanmaz.Toplulukların güttükleri davaların Hak veya batıl olup olmadığını anlamak için, HAKK’ın tanımının yapılması ve tarihte HAK-BATIL mücadelelerine bakmak gerekir.

HAKK=Gerçek olan, Hiçbir zaman değişmeyen gerçek, her zaman ve her şart altında doğru olan. Sabit olan. İslâm’ın temel prensipleri, İslâm’a uygun olan. Yaratıcının isimlerinden. O’nun emir ve yasakları. Batılın zıddı olan. Tarihte HAK-BATIL mücadelesi Hz.Adem A.S. ile Şeytan arasında başlamıştır. Tarihin akışı içinde zaman zaman Habil ile Kabil, İbrahim A.S.ile Nemrud,Musa A.S. ile Firavun, Hz. Muhammed S.A.V. ile MÜŞRİKLER arasında sürmüş ve kıyamete kadar devam edecektir.HAKK taraf, “ALLAH C.C ne emrediyorsa o olsun” demiş, 

 

Batıl ise; “Allah C.C. bizim işimize karışmasın.Kanunları biz yapar, kuralları biz koyarız.” demişlerdir.Esasında ve özünde HAK-Batıl mücadelesi; Yüce Yaradan’ın koyduğu kanun ve kurallara dayalı bir dünya düzeninin yaşadığımız ülkemizde ve tüm dünyada Hakim olması mücadelesidir.Allah C.C.tüm insanların hem bu dünyada, hem de ahirette mutlu olmaları için kurallarını belirlediği HAKK düzeni yıkmak için Şeytan, aldattığı insanlarla bu düzeni yıkmak için mücadele ediyor.Bu mücadelede insanlar iki kısma ayrılıyor.Allah C.C. koyduğu HAKK düzenin kurulup yürütülmesi için mücadele edenler ve diğerleri, diğerleri, diğerleri.Ölçüler bellidir.

 

Allah C.C. kanun ve kural koymakta ortak kabul etmiyor.Bir kısmını Allah’ın koyduğu kurallar, bir kısmını da insanların koyduğu kurallarla karma bir düzeni ALLAH C.C. kabul etmiyor.Bunun asla kabul edilmeyeceğini  bizlere bildiriyor. ”Kim İslâm’dan başka bir din ararsa bu kendisinden asla kabul edilmez.”DİN=Hayatımızın bütününü kuşatan, ticaret, iç ve dış siyaset, hukuk ve sosyal hayatımızın tamamını düzenleyen kurallar bütünüdür.Din hayattır. İslâm dininin kuralları, zamana ve şartlara göre değişmez.Kıyamate kadar geçerlidir.Bu nedenle İLÂHÎ tek dindir. 

 

İslâmî Düşüncenin Temeli üçtür:1-İslâm dini bir bütündür.Yarısı veya bir kısmı kendisi değildir.2-İslâm’a sonradan bir şey ilave edilemez veya çıkarılamaz.3-İslâm dininin HAKİM olması için CİHAD farzdır. Cihad=İslâm nizamını, HAK nizamı kurmak ve yürütmek için bütün gücümüzle, organize olmuş bir topluluk halinde mücadele etmektir. Cihad; insanları Müslüman yapmak için değil, düzeni İslâm yapmak için yapılır.  Cihad; her zaman üzerimize farzdır, bir an, nefes alıp verinceye kadar bile olsa cihad terk edilemez.İslâm’ın prensiplerine dayalı Adil Düzenin insanlığa haykırılması görevi terk edilemez.Edilirse Allah C.C. o topluluğun yerine başka bir topluluk getirir.Tarih bunun örnekleri ile doludur.Selçuklu 150 yıl bu görevi ifa etti, ne zaman ki; Moğollarla işbirliği yaptı, geçici bile olsa bu görevi terk etti, Allah C.C. onlardan bu görevi aldı, Osmanlı’ya verdi. Selçuklu ile Osmanlı yaklaşık 30 yıl birlikte yaşadı ve aralarında savaş oldu.Selçuklu emaneti zayi etti. Bir topluluk; İslâm’ın hükümlerinin bir kısmını, hatta birini bırakıp, batılın hükümlerini geçerli kılmak isterse batıla sapmış ve yolunu sapıtmıştır. Harpte hile vardır, İtikatta, inançta, temel esaslarda hile olmaz, gizlemek te olmaz. Hiçbir Müslüman veya Müslüman topluluk Batılın hükümlerini uygulamak üzerine ittifak ve anlaşma yapamaz. 150 yıl İslâm’a ve Müslümanlara hizmet edip daha sonra Moğollarla işbirliği yaparak, İslâmın birkaç hükmünü terk eden Selçuklu’nun durumu bize büyük bir ibrettir. Osmanlı ise sayı ve silah üstünlüğüne bakmadan yalnız Allah’a tevekkül  ederek, Bizansa ve Moğollara karşı Cihad yolunu tercih ettiğinden izzet ve şerefe kavuştu. Çünkü bu DAVA, ALLAH’ın davasıdır. Kimsenin tekelinde değildir. Bu davaya sarılan, bir an olsun HAKK düzeni savunmaktan vazgeçmeyen izzet ve şeref bulur.Makam,mevkii ve dünyalık uğruna geçici bile olsa HAKK düzeni savunmaktan geri duranlar, cihadı terk edenler hem dünyasını hem de ahiretini kaybeder. Batılın hükümlerini tatbik etmek üzere taahhüt vermek, cihadı bozar.Namazımızın her rekatında okuduğumuz Fatiha-ı Şerife’de; “Gadabına uğrayanların(Yahudiler) ve dalalete düşenlerin(Hrıstiyanlar) yoluna iletme” duasını yaptıktan sonra, Yahudi ve hrıstiyanların kanunlarını, mahkeme kararlarını uygulamayı taahhüt etmek ne büyük gaflettir.Bir topluluk temeli hrıstiyanlık olan AB kriterlerini, AB normlarını, AİHM kararlarını uygulamak için taahhüt verirse batıla sapmış, davasına ihanet etmiş olur. İslâm dinini yıkmak ve Müslümanların kanını dökmek ve onları yok etmek üzere kurulmuş Uluslar arası sözleşmelere dönmek için ittifak yapamaz.Allah C.C. Kur’an-ı Kerim’de; “Sakın Günah işleyip kötülük yapmak hususunda yardımlaşmayın.” buyuruyor. Maide Suresi-2