Bu ülkenin insanı yıllardır aynı oyunun içinde debeleniyor. Siyasette AK Parti – CHP ikilemine sıkıştırılmış bir toplum… Sporda Fenerbahçe – Galatasaray rekabetine mahkûm edilmiş kitleler… Geriye kalan partiler de kulüpler de adeta birer figüran.
Sosyal medyaya bakıyorsunuz; sabah akşam siyaset ve spor kavgaları… Yüzlerce sahte hesap, kiralanmış troller, organize sayfalar… Masum bir paylaşımın altı dakikalar içinde küfür, hakaret ve düşmanlığa dönüşüyor. Peki, bütün bunlar niçin? Asıl gündemden uzaklaşalım diye. Çünkü yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik ve gelecek kaygısı konuşulursa o “üst aklın” kurduğu düzen sorgulanır.
Kurtlar Vadisi müzikleriyle süslenmiş videolar, koruma ordularıyla şov yapan siyasetçiler… Birilerini “dokunulmaz, yıkılmaz, yenilmez” göstermek için servis edilen sahte kahramanlık senaryoları… Ve altına dökülen binlerce cahilce yorum… İşte algı operasyonunun en ucuz ve en tehlikeli hali budur.
Oysa bu ülkenin 85 milyon insanından 84 milyonu tek bir şey istiyor: Huzur, refah, adalet ve güvenli bir gelecek. Ama yıllardır toplumun önüne suni kavgalar, sahte cepheleşmeler kondu. İnsanlar birbirine düşman edilirken, en tepede ihanet de, ticaret de, çıkar pazarlıkları da devam etti.
Gelin gerçeği kabul edelim: Halk, kendi geleceğinin çalınmasına seyirci kalıyor. Çünkü bilinç yerine algı, fikir yerine fanatizm, umut yerine suni düşmanlık pompalanıyor.
Bu ülkenin en büyük trajedisi, milyonların kendi elleriyle birer figürana dönüştürülmesidir. Asıl düşman yoksulluk, adaletsizlik ve yozlaşma iken; biz hâlâ “senin partin, benim partim”, “senin takımın, benim takımım” kavgasının esiri olmaya devam ediyoruz.
Ve böyle giderse, 85 milyonun geleceği, birkaç kişinin kurduğu kirli senaryonun dekorunda heba olup gidecek.
